Yerli Üretimin Tetiklediği bir Holdingleşme Hikayesi
Bloomberg Businessweek Türkiye Dergisi / Nisan 2021
Daha uygun maliyet ve daha kaliteli ürünlerle birçok sektörde ithal ürünlere bağımlılığı ortadan kaldıran Açık Holding’in 2023 hedefi 1 milyar dolar ciroya ulaşmak.
Türkiye ekonomisinin kanayan yaralarından cari açık problemi uzun zamandır iş dünyasının gündeminde yer alıyor. Ekonomi kurmayları tarafından sıklıkla vurgulanan yerli üretim, tamamen yerli sermayeyle kurulmuş ve bu konuya çözüm arayan şirketler için fırsat kapılarını aralıyor. Savunma sanayi, telekom ve kompozit malzemeler gibi sektörlerdeki dışa bağımlılığı yerli üretimle dizginlemeye çalışan ve bu alanlardaki şirketlerini tek çatı altında toplayan Açık Holding’in CEO’su Yüksel Açık’la konuştuk.
Açık Holding’in hikayesi nasıl başladı?
İtalyan TIM ile İş Bankası ortaklığında İş-TIM adında bir operatör kurulmuştu. Sonrasında adı Aria oldu, arkasından da Avea ve gerisini biliyorsunuz zaten. Baz istasyonlarında büyük kuleler vardır 50-100 metrelik. Bu kulelerin ayakta kalması için inşaat mühendislerinin statik hesap yapması gerekiyor. Baz istasyonlarının statik hesaplarını yapmak üzere bir şirkete girmiştim, üç ay sonra şirket müdürü oldum. 15 ay çalıştıktan sonra patron şirketi kapatma kararı aldı. Kapattıktan sonra da kendi işimi kurmaya karar verdim.
2000’de Mikrolink’le baz istasyonlarının yerlerinin kiralanmasıyla başlayan hikayemiz, baz istasyonlarının kuruluşuna evrildi. Baz istasyonunda kullanılan ürünlerin tedarikini yapmaya, sonrasında da mühendislikle birleştirerek anahtar teslim hizmet sunmaya başladık.
2008 yılında ise baz istasyonunda kullanılan GSM antenlerinin dünyadaki en büyük pazar payına sahip markası Kathrein’ın Türkiye temsilciliğini aldık. Bu, bizi başka bir boyuta taşıdı. 2012’ye geldiğimizde, telekom altyapısında sistem entegratörlüğü konusunda Türkiye’de bulunan tüm operatörlerle birlikte çalışabilen, bilinen bir firma haline geldik. Anahtar teslim bir şekilde sabit ve mobil erişim altyapılarını, verici istasyonlarını kurduktan sonra network bakım ve arızayla birlikte uçtan uca hizmet sunan bir şirket haline geldik.
Holdingleşme süreci nasıl ortaya çıktı?
2011’in sonuna doğru Türkiye ekonomisinde bir yavaşlama başladı. Özellikle Türkiye gibi ekonomik derinliği olmayan ülkelerde tek bir sektörde çalışmak sıkıntılı bir durum. Avrupa’da bir işte derinleşmek çok önemlidir, bizde de o işi korumak önemlidir. Derinleşmek için yine telekom ve bilişim teknolojilerini merkeze koyacağımız, bağlantılı işler üretebileceğimiz sektörlerin arayışına girdik. Holdingleşme hedefim her zaman vardı zaten. Ardından iklimlendirme, havacılık ve savunma sanayi, siber güvenlik, kritik endüstriyel tesisler gibi alanlara girdik.
2016’dan itibaren organizasyonu oturmuş ve belli büyüklüğe gelen şirketlerimizi birbiriyle uyum içinde çalışabilir bir yapı haline getirerek fiilen holding yönetim şekline geçtik. Dört yıllık bir test sürecinin sonunda bu yönetim şeklinin büyük faydalarını gördük. Şirketlerin ortaya çıkardığı sinerjinin yönetimi, merkezi kaynak yönetimi, finansmana erişim gibi sayısız faydalar gördük.
Üç ana segmentimiz var: Telekom ve bilişim teknolojileri, havacılık ve savunma sanayi, endüstriyel ürün teknolojileri ve yapı endüstrisi. Bu sektörlerde sekiz marka ve 14 şirketle faaliyet gösteriyoruz ve bin 587 çalışma arkadaşımız var. Yedi ülkede yerel şirketimiz, toplamda 16 ülke ile de ticaretimiz var. Türkiye’nin dışında, özellikle telekomünikasyon teknolojileri alanında Almanya, İngiltere, Katar, Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan’da operasyonlarımız var. Vietnam’da da fiber optik komponentleri üreten bir fabrikayla ortaklığımız var.
Telekomdan savunma sanayine nasıl geçtiniz?
2012 yılından beri savunma sanayi sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Savunma sanayinde her şeyimiz
ithaldi. Devletimizin yerli savunma sanayini güçlendirme stratejisiyle beraber savunma sanayindeki yerlilik oranı bugün yüzde 65’lere çıktı. Bu
konuda sorumluluk hissedip görev almamız gerekiyordu. Özellikle balistik ve kompozitte boşluklar
gördük. Askerimizin kafasındaki kask, koruyucu yelek vb. ürünler dahi yurt dışından geliyordu.
Bizim buradaki amacımız yerli üretimi desteklemekti. Savunma sanayinde balistik alanına girdik.
Sivil havacılık ve balistik alanları yüzde 100 kalite
gerektiriyor, A+ kalite istiyor. Bizim üretim karakterimize çok uygun. Biz de bu yüzden bu alana girdik.
Yaklaşık üç buçuk-dört yıllık bir Ar-Ge çalışmasının
ürünü. 2016 yılında Ankara’daki fabrikamızı ve
kendi balistik merkezi 2016 yılında Ankara’daki fabrikamızı ve
kendi balistik merkezimizi kurduk ve birçok alanda
hazır hale geldik.
Kompozit malzemelerde en büyük müşterileriniz kimler?
Askeri alanda hava, deniz ve kara araçlarının kompozit gövdelerini üretiyoruz. Balistik kısımda ise
yine askeri araçlara balistik platform zırh üretiyoruz. Bunun haricinde askeri kişisel koruyucu
ekipman olarak kask, kurşun geçirmez kompozit
yelek, bomba imha elbisesi ve kalkan üretiyoruz.
Tüm bunları Ankara, İzmir ve İngiltere’deki 45 bin
metrekarelik üretim tesisimizde gerçekleştiriyoruz. Dünyada aynı sınıfta sadece iki tane bulunan
balistik test laboratuvarımız var. Kendi prototip
ve bitmiş ürün testlerimizi yapıyoruz ve dışarıdan
gelen test isteklerine cevap veriyoruz; burası aynı
zamanda bir Ar-Ge merkezi. Ar-Ge ve tasarımların
hepsi bize ait. Ülkemizde ordumuz ve emniyet güçlerimizin bütün balistik ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Aynı
ürünleri NATO üyesi Avrupa ülkelerine ihraç ediyoruz. Bu alandaki ithalatı tamamen kestik. Bu tip
savunma ürünlerinde ithal ikame üretim ihracattan
daha önemli. Ürünlerimizi ithal bir ürüne kıyasla çok
daha uygun maliyete üreterek en yüksek kaliteyi en
uygun rakamla ülkemizin hizmetine sunabiliyoruz.
Peki ya sivil havacılık?
Sivil havacılık tarafında Airbus’ın üreticisiyiz.
Doğrudan Airbus’a mal gönderiyoruz. TAI üzerinden de çalışıyoruz. Uçak parçaları ve kompozit malzemeler üretiyoruz. Örneğin, EC135 helikopterinin
bütün gövdesini üretiyoruz.
Holding bünyesinde aynı zamanda veri merkezi operasyonlarınız da var, değil mi?
Yüksek teknolojili kritik tesis ve binaların anahtar
teslim taahhüt hizmetlerini veriyoruz. Özellikle
veri merkezi projelerine odaklanmış durumdayız.
Veri merkezini projeden itibaren bina ve içindeki bütün malzemeler dahil olmak üzere hepsini
tedarik ederek, uçtan uca tamamlayarak işletmeye hazır halde müşterimize teslim ediyoruz.
Müşterilerimiz genelde mobil operatörler, büyük
kamu ve finans kuruluşları olmakla birlikte savunma
sanayinin, özellikle kritik tesislerin yapımında da
görev alıyoruz.
Bu projelerde diğer şirketlerimizin ürün ve servislerini de kullanarak yerlilik oranlarını yukarı çekiyoruz. Bu tip büyük yatırımlarda kullanılan yüksek
maliyetli ürünlerin ithal ikame yolu ile çözümlenmesine ve yeni teknoloji geliştirilmesine özel önem
veriyoruz. Üstlendiğimiz projede bu tip olanakları
görüp müşterimize çözüm olarak sunmaya gayret
ediyoruz.
2017 yılında Boreas adlı iklimlendirme şirketini satın almışsınız. Burada işler nasıl gidiyor?
Boreas markası altında iklimlendirme çözümleri
üretiyoruz. Yüksek kalite klima santrali üreten şirketimiz, özellikle veri merkezlerinde kullanılan
ürünlerin Ar-Ge, tasarım ve üretimlerini yapan,
endüstriyel teknoloji geliştiren ve üreten bir teknoloji şirketine evrildi. Avrupa’nın en büyük veri
merkezi projesine başlarken yerli üretimle ilgili bir
fırsat çıktı. Veri merkezlerinde soğutma çok önemli
ve veri merkezi maliyetinin büyük bir kısmını teşkil
ediyor. Tamamen ithal ediliyor, Türkiye’de hiçbir
şekilde üretimi yoktu. Sadece soğutma grupları
değil, hedefimiz özellikle teknoloji binalarında kullanılan ithal ikame cihazları yerlileştirmek, tersine
buradan dışarıya ihraç etmek. Almanya’ya ihracat
yaptık ki orası ısıtma/soğutmanın doğduğu yerdir.
Veri merkezlerinde kullanılan PDU, IP PDU üretimi,
ortam izleme sistemleri, modbus ve Ethernet sensörleri, Exagate markası altında yerli olarak üretiliyor ve iç-dış pazarlarda rağbet görüyor.
Açık Holding’in gelecek ciro hedefleri neler? Ne
kadarlık bir büyüme yakalamayı hedefliyorsunuz?
2023’te 1 milyar dolar ciro hedefimiz var. 2022
bilançosuyla Mikrolink’i borsaya açmayı düşünüyoruz.